petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

Metin KOCA
Köşe Yazarı
Metin KOCA
 

ALLAH’A TEVEKKÜL

  Tevekkül, Allah'a güvenip dayanmak anlamına bir Kur'an ve İslâm kavramı, tasavvuf ıstılâhıdır. Tevekkül, kişinin hareketlerini ilahi-tabii kanunların gereklerine uydurduktan sonra Allah'a güvenmesi ve O'dan gelecek neticeye razı olmasıdır. Sebep ve tedbiri ilahlaştırmadan insan iradesine ve tabiat kanunlarına Allah'ın iradesinden daha çok önem ve değer vermemesidir. Çünkü sebeplere ve tabii kanunlara ne kadar çok önem ve değer atfediliyorsa ilahi iradeye o kadar az ehemmiyet veriliyor demektir. Bir başka ifade ile tevekkül, maksada erişmek için yapılacak bir şey kalmadıktan sonra Allah'a itimad etmek ve işin sonunu Allah'a havale etmektir. Tevekkülün böyle beşeri tedbirleri aldıktan sonra Allah'a güvenmek anlamına olduğu ayet ve hadislerde açıkça belirtilmektedir. Ayet-i kerimede: "Habîbim, onları bağışla, onlara mağfiretle muamele et! İşlerde onlara danış, istişare et! Bir kere azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et!"  buyrulduğu gibi, hadis-i şerifte de: "Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, O kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Görmez misiniz ki kuşlar, sabahleyin yuvalarından aç çıkıyorlar da, akşamleyin karınları tok olarak dönüyorlar."  buyurulmaktadır. Bu ayet-i kerime ve hadis-i şerif, tevekkülün görünen ve bilinen sebeplere yapışmakla olabileceğini açıkça belirtmektedir. Kuşların rızıklandırılmalarının sebebi, yuvalarında durmaları değil, yuvalarından çıkıp rızık talebinde bulunmalarıdır. Tevekkül için önce hareket lazım. İşin sebep, ya da sebeplerine başvurmak, fayda ve zarar taraflarını düşünmek ve istişarelerde bulunmak lazım. Karar verdikten sonra da vehim ve endişeye kapılmadan Allah'a güvenmek lazım. Mesela bir çiftçi tarlasını iyice tımar eder, vaktinde sürer, zamanı gelince tohumunu eker, gerektiğinde sular, çapalar ve gübresini verir ve bütün bunlardan sonra sonucu Allah'tan bekler, kendi tedbirine ve yaptıklarına bir değer izafe etmezse gerçek anlamda tevekkül etmiş olur. Ama bunların hiçbirini yapmadan tevekkülden söz etmek olmaz. Gerçek tevekkül imanın arkadaşı, gerçek mü'minin en önemli özelliğidir. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an'da pekçok âyette tevekkülü inananların vasfı olarak saymıştır. Tevekkül, iç huzuru veren bir saadet yolu olduğundan Allah'ın Resulü dualarında: "İlahi sana teslim oldum. Sana inandım ve sana tevekkül ettim." buyururlardı. Nefse güvenmeyi ise, göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa, insan için bir kayıp saydıklarından: "İlahî göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir süre beni nefsime bırakma!" buyururlardı. Tevekkül bir kalb olayı olarak insanlara işlerinde en büyük güç kaynağıdır. İnsanın hayat mücadelesinde sendelememesi için en büyük destektir. Tevekkülün tedbir boyutu ihmal edilerek sadece güven olarak anlaşılması pek çok maddi ve manevi kayıplara sebebiyet vermiştir. Nitekim M. Akif bu durumu şöyle ifade eder: Çalış dedikçe şeriat çalışmadın durdun, Onun hesabına bir çok hurafe uyurdun. Sonunda bir tevekkül sokuşturup araya Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan, Ma'na-yı tevekkül bu mudur hey gidi nadan? Huda'yı kendine kul yaptı kendi oldu. Huda Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete ha? Tevekkülün yanlış anlaşılmasının yansımalarından biri de hastalıkların tedavisi konusunda idi. Bazıları tedavi çareleri aramayı tevekküle aykırı sanırdı. Oysa ki Allah Rasûlü: "Allah derdi de devayı da yaratmıştır ey Allah'ın kulları tedavi olunuz" buyurmuştur. Tevekkül, hayat yolculuğumuzda karşımıza çıkan engelleri aşmak için bütün gücümüzü kullandıktan sonra sırtımızı Allah'a dayamak ve O'nun yardımından destek ve kuvvet almaktır.             
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2013 - Cumartesi

ALLAH’A TEVEKKÜL

 

Tevekkül, Allah'a güvenip dayanmak anlamına bir Kur'an ve İslâm kavramı, tasavvuf ıstılâhıdır. Tevekkül, kişinin hareketlerini ilahi-tabii kanunların gereklerine uydurduktan sonra Allah'a güvenmesi ve O'dan gelecek neticeye razı olmasıdır.

Sebep ve tedbiri ilahlaştırmadan insan iradesine ve tabiat kanunlarına Allah'ın iradesinden daha çok önem ve değer vermemesidir. Çünkü sebeplere ve tabii kanunlara ne kadar çok önem ve değer atfediliyorsa ilahi iradeye o kadar az ehemmiyet veriliyor demektir.

Bir başka ifade ile tevekkül, maksada erişmek için yapılacak bir şey kalmadıktan sonra Allah'a itimad etmek ve işin sonunu Allah'a havale etmektir. Tevekkülün böyle beşeri tedbirleri aldıktan sonra Allah'a güvenmek anlamına olduğu ayet ve hadislerde açıkça belirtilmektedir. Ayet-i kerimede: "Habîbim, onları bağışla, onlara mağfiretle muamele et! İşlerde onlara danış, istişare et! Bir kere azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et!"  buyrulduğu gibi, hadis-i şerifte de: "Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül etmiş olsaydınız, O kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı. Görmez misiniz ki kuşlar, sabahleyin yuvalarından aç çıkıyorlar da, akşamleyin karınları tok olarak dönüyorlar."  buyurulmaktadır.

Bu ayet-i kerime ve hadis-i şerif, tevekkülün görünen ve bilinen sebeplere yapışmakla olabileceğini açıkça belirtmektedir. Kuşların rızıklandırılmalarının sebebi, yuvalarında durmaları değil, yuvalarından çıkıp rızık talebinde bulunmalarıdır.

Tevekkül için önce hareket lazım. İşin sebep, ya da sebeplerine başvurmak, fayda ve zarar taraflarını düşünmek ve istişarelerde bulunmak lazım. Karar verdikten sonra da vehim ve endişeye kapılmadan Allah'a güvenmek lazım.

Mesela bir çiftçi tarlasını iyice tımar eder, vaktinde sürer, zamanı gelince tohumunu eker, gerektiğinde sular, çapalar ve gübresini verir ve bütün bunlardan sonra sonucu Allah'tan bekler, kendi tedbirine ve yaptıklarına bir değer izafe etmezse gerçek anlamda tevekkül etmiş olur. Ama bunların hiçbirini yapmadan tevekkülden söz etmek olmaz.

Gerçek tevekkül imanın arkadaşı, gerçek mü'minin en önemli özelliğidir. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an'da pekçok âyette tevekkülü inananların vasfı olarak saymıştır. Tevekkül, iç huzuru veren bir saadet yolu olduğundan Allah'ın Resulü dualarında:

"İlahi sana teslim oldum. Sana inandım ve sana tevekkül ettim." buyururlardı. Nefse güvenmeyi ise, göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa, insan için bir kayıp saydıklarından: "İlahî göz açıp kapayıncaya kadar, hatta ondan daha kısa bir süre beni nefsime bırakma!" buyururlardı.

Tevekkül bir kalb olayı olarak insanlara işlerinde en büyük güç kaynağıdır. İnsanın hayat mücadelesinde sendelememesi için en büyük destektir.

Tevekkülün tedbir boyutu ihmal edilerek sadece güven olarak anlaşılması pek çok maddi ve manevi kayıplara sebebiyet vermiştir. Nitekim M. Akif bu durumu şöyle ifade eder:

Çalış dedikçe şeriat çalışmadın durdun,

Onun hesabına bir çok hurafe uyurdun.

Sonunda bir tevekkül sokuşturup araya

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya

Allah'a dayandım diye sen çıkma yataktan,

Ma'na-yı tevekkül bu mudur hey gidi nadan?

Huda'yı kendine kul yaptı kendi oldu. Huda

Utanmadan da tevekkül diyor bu cür'ete ha?

Tevekkülün yanlış anlaşılmasının yansımalarından biri de hastalıkların tedavisi konusunda idi. Bazıları tedavi çareleri aramayı tevekküle aykırı sanırdı. Oysa ki Allah Rasûlü: "Allah derdi de devayı da yaratmıştır ey Allah'ın kulları tedavi olunuz" buyurmuştur.

Tevekkül, hayat yolculuğumuzda karşımıza çıkan engelleri aşmak için bütün gücümüzü kullandıktan sonra sırtımızı Allah'a dayamak ve O'nun yardımından destek ve kuvvet almaktır.     

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.