petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

Ahmet ANAPALI
Köşe Yazarı
Ahmet ANAPALI
 

Hakiki Kasımpaşalı Kim Biliyor musunuz?

MERTLİK VE YİĞİTLİK HEYKELİ “FAHRETTİN PAŞA”        Yıl 1918. 30 Ekim. Osmanlı devleti, Mondros ateşkes anlaşmasını yenilen taraf olarak imzalamıştır. Bütün cephelerde savaş durmuş, Osmanlı birlikleri silah, cephane ve teçhizatlarıyla Anadolu’ya nakledilmeye başlanmıştır. Bu maddeye, koca Osmanlı Ordularından büyük büyük paşalar arasından Yalnızca iki komutan uymamış ve ordusunu dağıtmayarak Mondros’a karşı çıkmış, direnişe devam etmiştir. Bu büyük şanlı vatan evladı komutanlar, “5. kolordu kumandanı büyük asker Kazım Karabekir paşa” ile “Mekke- Medine Kahramanı Fahrettin paşa”…       Medine Seferi Kuvvetleri, verilen emirlere rağmen teslim olmamıştır. Ateşkesin tarafları panik içindedir. Medine’yi muhasara eden Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah tedirgindir. Medine içinde teslim olmak lazım geldiğine inanan bir kısım zabit ve erat dahi bir an önce evlerine dönme arzusuyla doludur. Ne var ki, Hicaz seferi kuvvetler kumandanı ‘Çöl Aslanı’ lakaplı Fahreddin Paşa, teslim olmamakta, ‘Peygamberin kutsal mevkiini çapulculara ve İngiliz yâranlarının himayesine terk etmem’ diye, diretmektedir.           Beş ay, tam beş ay boyunca direnir, Fahreddin Paşa.. Medine’ye ulaşan tek ikmal yolu olan demiryolu tahrip edilmiş, destek kesilmiştir. Erzak azalmış, hastalık ve açlık baş göstermiştir. Paşa, çekirgenin faydaları üzerine bir tamim yayınlamış, askerleri çekirge yemeye özendirmek için önce kendisi çekirge yemiş ve sonra “—evlatlarım aç kaldınız biliyorum. Ben de açım… Size bir tavsiyem var ben çekirge yedim çok lezzetli. Aç kaldığınız vakit siz de çekirge yeyin”…demiştir. İspanyol nezlesi ve iskorpit hastalığı, askerleri kırmaya başlamıştır. Gölgede 50 dereceye varan sıcak, arada bir yağan kartopu büyüklüğünde dolu, samyeli, Şerif Hüseyin’in bedevilerinin sinsi tacizleri, firar eden Arap askerler, yeise düşen zabitler, belirsiz bekleyiş, garip bir direniş..Fahrettin Paşa, inat etmektedir, kararlı ve öfkelidir; bir beyanname yayınlar;        “..Ey Nâs!..malumunuz olsun ki, şecî kahraman askerim bütün İslamın teyid-i manevisiyle Hilafetin gözbebeği olan Medine’yi son fişeğine, son damla kanına, son neferine kadar muhafaza ve müdafaaya memurdur. Buna askerce, müslümanca azm-û cezm etmiştir. Bu asker, Medine’nin enkazı altında ve nihayet ‘Ravza-yı Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten mensuc kızıl bir kefende görülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet ‘Mescid-i Saadet’ minarelerinden ve yeşil kubbesinden Osmanlılığın Albayrağı alınamayacaktır..”       Şerif Hüseyin 5 Haziran 1916’da ayaklanmış, Medine’ye kadar ilerlemiş ve orada Fahreddin Paşa komutasındaki Hicaz seferi kuvvetleri tarafından durdurulmuştur. Şerif, Medine’yi ele geçirip, ‘Haşimiye Hükümet’ni ilan etmek istemektedir. İngilizler, Arap aleminde Şerif’in Hilafetinde bir İslam imparatorluğu kurma sözü vermişlerdir. Fahreddin Paşa, kuvvetlerinin başında fiilen harbe katılarak asilerin baskınlarını püskürtür, İngiliz ve Fransızlardan aldıkları altın, silah ve erzaklarla mücehhez çapulcuları püskürtür ve Medine’yi kontrol altına alır. Haziran 1916’dan Temmuz 1919 tarihine kadar müdafaa eder. Mütarakeye rağmen son askeri, son mermisi, son ümitleri, ve bileğindeki son gücü tükeninceye kadar beş ay daha direnir. Sonunda, Halifenin emir vermesini teslim olmak için şart koşar. Yanındaki bazı zabitlerinde ihanetiyle Paşaya bir oyun kurulur ve 13 Ocak 1919’ da Paşa teslim alınır. Fahreddin Paşa, kılıcını ve silahını teslim etmez, Hz. peygamberin mescidine, Hz. Fatıma’nın kabrine emanet eder. Ve bir İngiliz distroyeriyle Mısır’a götürülüp hapsedilir. Oradan Malta’ya götürülür ve 1921 yılında serbest kalır. Oradan Anadolu’ya geçerek Milli Mücadeleye katılır. Kazım Karabekir komutasındaki Kars 12. Fırkası ile Sakarya’ya doğru yola çıkar.  Başkomutanlık meydan muharebesine katılır. 1922 yılında dört yıl süreyle Afganistan’a elçi olarak atanır. Hint Müslümanların Milli Mücadeleye yardımı için çaba gösterir. 1926’da Anavatana döner. 1948’de İstanbul’da vefat eder.           Medine müdafaası sırasında bir üsteğmeninin (İdris Sabih Bey) Allah Resulü’ne hitaben kaleme aldığı şu mısralar ümmetin vicdanında hala hak ettiği yeri bulamadı: … Unuttuk İlhan’ı, kara Oğuz’u; İşledik seni gözbebeğimize. Bağışla ey şefi’ kusurumuzu Bin küsür senelik emeğimize. … Nedense kimseler dinlemez eyvah! O kadar saf olan dileğimizi Bir ümmi isen de Ya Resulellah. Ancak sen okursun yüreğimizi. … Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz. Can verir, Canan’ı veremez Türkler. Ebedi Hadimu’l-Haremeyniniz. Ölsekde ravza’nı ruhumuz bekler. ***        1945 senesinde Ankara caddelerinde bir subayı ile karşılaşır. Subay Fahrettin Paşa’ya hürmet eder ve hatırını sorar. Sonra der ki ; “Paşam Milli Mücadelede basit bir birliğin başında bulunanlar bile hatıralarını yazıp zengin oldular. Sen niçin hatıralarını yazmıyor ve zengin olmuyorsun.” Bunun üzerine Fahrettin Paşa şu destansı cevabı verir; “Evladım biz reklam peşinde değiliz ve hiç olmadık. Vatan uğrunda yapılması gereken bir mücadele vardı, biz de onu yaptık. Abartmaya gerek yok… İşte mertlik, İşte delikanlılık ve işte erkeklik…                             Osmanlının ilk Akıncı beylerinden Balioğulları soyundan gelen Fahreddin Paşa, vasiyeti üzerine Rumelihisarı kabristanına defnedilmiştir. Şerif Hüseyin ise, İngilizlerin oyununa gelmiş, sonraki tüm hainlere ibretlik bir örnek olarak, gâvur sözüne güvenmenin cezasını zillet içinde yaşayarak ödemiş ve Kıbrıs’ta sürgün ve zelil bir halde ölmüştür . Haşimiye imparatorluğu yerine, İngilizlerin gizli üssü konumundaki küçük Ürdün’de oğluna bir ülke düşmüştür.       Fahrettin Paşa ve Şanlı Medine müdafaasının hikayesi bugün eğer kahraman fukarası Amerika’nın elinde olsaydı Hollywood film sektörü bu konu üzerine tıpkı “SAHTE KAHRAMAN RAMBO” da olduğu gibi abarta abarta 150 bölümlük film yapardı. Ama Fahrettin Paşa ne yazık ki bizim kahramanımız ve bu yüzden kıyamete kadar bilinmemeye ve unutulmaya mahkumdur.  
Ekleme Tarihi: 15 Aralık 2012 - Cumartesi

Hakiki Kasımpaşalı Kim Biliyor musunuz?

MERTLİK VE YİĞİTLİK HEYKELİ “FAHRETTİN PAŞA”

 

     Yıl 1918. 30 Ekim. Osmanlı devleti, Mondros ateşkes anlaşmasını yenilen taraf olarak imzalamıştır. Bütün cephelerde savaş durmuş, Osmanlı birlikleri silah, cephane ve teçhizatlarıyla Anadolu’ya nakledilmeye başlanmıştır. Bu maddeye, koca Osmanlı Ordularından büyük büyük paşalar arasından Yalnızca iki komutan uymamış ve ordusunu dağıtmayarak Mondros’a karşı çıkmış, direnişe devam etmiştir. Bu büyük şanlı vatan evladı komutanlar, “5. kolordu kumandanı büyük asker Kazım Karabekir paşa” ile “Mekke- Medine Kahramanı Fahrettin paşa”…

 

    Medine Seferi Kuvvetleri, verilen emirlere rağmen teslim olmamıştır. Ateşkesin tarafları panik içindedir. Medine’yi muhasara eden Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah tedirgindir. Medine içinde teslim olmak lazım geldiğine inanan bir kısım zabit ve erat dahi bir an önce evlerine dönme arzusuyla doludur. Ne var ki, Hicaz seferi kuvvetler kumandanı ‘Çöl Aslanı’ lakaplı Fahreddin Paşa, teslim olmamakta, ‘Peygamberin kutsal mevkiini çapulculara ve İngiliz yâranlarının himayesine terk etmem’ diye, diretmektedir.

 


        Beş ay, tam beş ay boyunca direnir, Fahreddin Paşa.. Medine’ye ulaşan tek ikmal yolu olan demiryolu tahrip edilmiş, destek kesilmiştir. Erzak azalmış, hastalık ve açlık baş göstermiştir. Paşa, çekirgenin faydaları üzerine bir tamim yayınlamış, askerleri çekirge yemeye özendirmek için önce kendisi çekirge yemiş ve sonra “—evlatlarım aç kaldınız biliyorum. Ben de açım… Size bir tavsiyem var ben çekirge yedim çok lezzetli. Aç kaldığınız vakit siz de çekirge yeyin”…demiştir. İspanyol nezlesi ve iskorpit hastalığı, askerleri kırmaya başlamıştır. Gölgede 50 dereceye varan sıcak, arada bir yağan kartopu büyüklüğünde dolu, samyeli, Şerif Hüseyin’in bedevilerinin sinsi tacizleri, firar eden Arap askerler, yeise düşen zabitler, belirsiz bekleyiş, garip bir direniş..Fahrettin Paşa, inat etmektedir, kararlı ve öfkelidir; bir beyanname yayınlar;


       “..Ey Nâs!..malumunuz olsun ki, şecî kahraman askerim bütün İslamın teyid-i manevisiyle Hilafetin gözbebeği olan Medine’yi son fişeğine, son damla kanına, son neferine kadar muhafaza ve müdafaaya memurdur. Buna askerce, müslümanca azm-û cezm etmiştir. Bu asker, Medine’nin enkazı altında ve nihayet ‘Ravza-yı Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten mensuc kızıl bir kefende görülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet ‘Mescid-i Saadet’ minarelerinden ve yeşil kubbesinden Osmanlılığın Albayrağı alınamayacaktır..”

 


    Şerif Hüseyin 5 Haziran 1916’da ayaklanmış, Medine’ye kadar ilerlemiş ve orada Fahreddin Paşa komutasındaki Hicaz seferi kuvvetleri tarafından durdurulmuştur. Şerif, Medine’yi ele geçirip, ‘Haşimiye Hükümet’ni ilan etmek istemektedir. İngilizler, Arap aleminde Şerif’in Hilafetinde bir İslam imparatorluğu kurma sözü vermişlerdir. Fahreddin Paşa, kuvvetlerinin başında fiilen harbe katılarak asilerin baskınlarını püskürtür, İngiliz ve Fransızlardan aldıkları altın, silah ve erzaklarla mücehhez çapulcuları püskürtür ve Medine’yi kontrol altına alır. Haziran 1916’dan Temmuz 1919 tarihine kadar müdafaa eder. Mütarakeye rağmen son askeri, son mermisi, son ümitleri, ve bileğindeki son gücü tükeninceye kadar beş ay daha direnir.
Sonunda, Halifenin emir vermesini teslim olmak için şart koşar. Yanındaki bazı zabitlerinde ihanetiyle Paşaya bir oyun kurulur ve 13 Ocak 1919’ da Paşa teslim alınır. Fahreddin Paşa, kılıcını ve silahını teslim etmez, Hz. peygamberin mescidine, Hz. Fatıma’nın kabrine emanet eder. Ve bir İngiliz distroyeriyle Mısır’a götürülüp hapsedilir. Oradan Malta’ya götürülür ve 1921 yılında serbest kalır. Oradan Anadolu’ya geçerek Milli Mücadeleye katılır. Kazım Karabekir komutasındaki Kars 12. Fırkası ile Sakarya’ya doğru yola çıkar.

 Başkomutanlık meydan muharebesine katılır. 1922 yılında dört yıl süreyle Afganistan’a elçi olarak atanır. Hint Müslümanların Milli Mücadeleye yardımı için çaba gösterir. 1926’da Anavatana döner. 1948’de İstanbul’da vefat eder

  

      Medine müdafaası sırasında bir üsteğmeninin (İdris Sabih Bey) Allah Resulü’ne hitaben kaleme aldığı şu mısralar ümmetin vicdanında hala hak ettiği yeri bulamadı:

Unuttuk İlhan’ı, kara Oğuz’u;
İşledik seni gözbebeğimize.
Bağışla ey şefi’ kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize.

Nedense kimseler dinlemez eyvah!
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulellah.
Ancak sen okursun yüreğimizi.

Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz.
Can verir, Canan’ı veremez Türkler.
Ebedi Hadimu’l-Haremeyniniz.
Ölsekde ravza’nı ruhumuz bekler.
 ***

 

     1945 senesinde Ankara caddelerinde bir subayı ile karşılaşır. Subay Fahrettin Paşa’ya hürmet eder ve hatırını sorar. Sonra der ki ; “Paşam Milli Mücadelede basit bir birliğin başında bulunanlar bile hatıralarını yazıp zengin oldular. Sen niçin hatıralarını yazmıyor ve zengin olmuyorsun.” Bunun üzerine Fahrettin Paşa şu destansı cevabı verir; “Evladım biz reklam peşinde değiliz ve hiç olmadık. Vatan uğrunda yapılması gereken bir mücadele vardı, biz de onu yaptık. Abartmaya gerek yok… İşte mertlik, İşte delikanlılık ve işte erkeklik…

                       

    Osmanlının ilk Akıncı beylerinden Balioğulları soyundan gelen Fahreddin Paşa, vasiyeti üzerine Rumelihisarı kabristanına defnedilmiştir. Şerif Hüseyin ise, İngilizlerin oyununa gelmiş, sonraki tüm hainlere ibretlik bir örnek olarak, gâvur sözüne güvenmenin cezasını zillet içinde yaşayarak ödemiş ve Kıbrıs’ta sürgün ve zelil bir halde ölmüştür . Haşimiye imparatorluğu yerine, İngilizlerin gizli üssü konumundaki küçük Ürdün’de oğluna bir ülke düşmüştür.

 

    Fahrettin Paşa ve Şanlı Medine müdafaasının hikayesi bugün eğer kahraman fukarası Amerika’nın elinde olsaydı Hollywood film sektörü bu konu üzerine tıpkı “SAHTE KAHRAMAN RAMBO” da olduğu gibi abarta abarta 150 bölümlük film yapardı. Ama Fahrettin Paşa ne yazık ki bizim kahramanımız ve bu yüzden kıyamete kadar bilinmemeye ve unutulmaya mahkumdur.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.