petshop
kurtköy escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu 2023 deneme bonusu veren siteler

sansa
sans

NE DEDİN SEN

Eğitim 22.12.2021 - 11:44, Güncelleme: 10.02.2023 - 01:39 1717+ kez okundu.
 

NE DEDİN SEN

Bu medya klişesini yıllar yıllar öncesinden bilmeyeniniz yoktur. Ekranlara her prime time kuşağında çıkarılarak ahlaksızlığı topluma yedirme amacında olan medya organları üzerlerine düşen görevi hakkıyla gerçekleştirmişti. Futbol magazin programlarıyla başlatılan bir furya insanların özel hayatlarını tüm çıplaklığıyla (!) ortaya dökmekte, insanlara da bunun normal bir şey olduğunu söylemeye çalışmaktaydı.
Üzerinden yıllar geçti ama hatırlamakta fayda var. İki tane dönemin ahlaksızlığıyla meşhur TV kadınını bir programda gördük. Kendi aralarında basit, bayağı, adi bir olayı tartışırken  “Ne dedin sen!” diyerek birinin diğerine saç baş dalışını hayretlerle izledik. O dönem içerisinde hem TV programlarıyla hem sinema ile toplum aşağılanıyor, kendi tarihinden aldığı güç unutturuluyor, evlerinde insanlar çekirdek çitleterek hem gülüyor hem de eğlenebiliyordu! O günün gençleri olan bizler de durumun farkında değildik, bize de zaten anlatan birileri bulunmuyordu. Bir yandan din programları ile insanımızın kafası karıştırılıyor, bir yandan da sahte şeyhler, acayip tarikatlar; menşei Hindistan, Afganistan, Srilanka, Brunei olan inanışlar İslam diye anlatılarak toplumsal bir kafa karışıklığı sağlanmaya çalışılıyordu. Zaman geçti ve gördük ki başarılı da olmuşlar. Yüzyıllardır İslam’ı kendilerine şiar edinmiş bir milletin çocukları olan bizler bugün kendi inanışımızı gerçek manasıyla bilemiyoruz. Göğsümüzün tam ortasında oluşan boşluğu İslam yerine başka başka inanışlarla doldurmaya çalışıyoruz. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur!” ilahi ikazını aklımızdan da çıkarmışken bu boşluğun O’nunla dolması da neredeyse imkânsız hale geliyor! Bize farklı hayatları tanıttılar, başka inanışları gösterdiler, başka yaşamları izlettiler. Onlar gibi yaşamayı, onlar gibi giyinmeyi, onların keyif aldıkları ne varsa onlara bizim de sahip olmamız gerektiğini söyleyip durdular. Bütün bunları sadece söyleselerdi umursamayabilirdik. Etkili de olamazlardı. Ancak bizi önceleri TV başında, şimdilerde de akıllı (!) cihazların başında hazır olda tutarak bunları yapıyorlar. En sevdiğimiz şeylerin ne olduğunu bizden daha iyi biliyorlar. Aklı başında hiçbir insanın yanında yöresinde görmeye tahammül edemeyeceği olay ve durumları evlerimizin başköşesine konumlandırdılar. Neyi nasıl anlatırlarsa öyle inanmamızı sağladılar. Biz de inandık! Kendin gibi olamıyorsan başkaları gibi olursun. Kural bu! Biz de kendimiz olamadık, onlar gibi olduk! "Savaş, düşmana karşı yenilince değil ona benzeyince kaybedilir" diyen Aliya İzzetbegoviç’i hatırlıyorum da ne kadar da haklı. Bir iki gün önce gerçekleşen teknik ekipten birinin tokatlanması, itelenmesi olayıydı asıl mevzumuz ama anlatılacak çok şey varmış, deyiverdik. Emri altındakilere iyi davranmayı emreden bir dinin müntesipleri olan bizler neler yapıyoruz neler! Hayretler içerisinde şahit oluyoruz. Yanındaki bir çocuk sahabe efendimizi önemli bir iş için bir yere gönderen Peygamber Efendimiz (SAV) çocuğun oyuna dalıp asıl işi unutmasını görünce başını okşayarak ve gülümseyerek çabuk gidip gelmesini söylemişti. Ortaya çıkan merhameti hatırlayınca sadece kendisine verilen işi yapan kameramanın itelenmesi ağır ve abes geldi. Aklı başında olan herkesin olayı gerçekleştiren programcıyı eleştirdiğini biliyoruz. Programa konuk olan gazi şehir Antep belediye başkanının sessiz kalıp baklava börekten bahsetmesini izlemek daha acı, ağır ve kırıcı değil mi? Zulme bir şekilde uğrayan biri varken, program gereği reklam yapmaya devam etmek sanırım kapitalizm dininin bir gereğidir! Üstelik Antep demişken aklımıza neden baklava, fıstık, yemek gelir ki! Ya hu bu memleketin adına neden gazi gibi ulvi bir sıfat eklendi? Ukkaşe Hazretleri bu bölgede değil miydi? Battal Gazi oralardan geçip biraz daha ileriye gitmedi mi? Şahin Bey kimdi? Şehit Kamil Kimdi? Ya Binbaşı Hamdi Bey… Karayılan, Yüzbaşı Kılıç Ali, Aslan Bey… Ya hu bu memleketi hatırlayacak, hatırlatacak, tanıtacak başka bir şey yok mu? O zaman ne diyoruz? Yaşasın kapitalizm! Yaşasın Beşeri Sermaye! Yaşasın Para/Pul! Kendine gel Türkiye, kendine dön güzel insan, İnsan olduğunu hatırla insanoğlu!
Bu medya klişesini yıllar yıllar öncesinden bilmeyeniniz yoktur. Ekranlara her prime time kuşağında çıkarılarak ahlaksızlığı topluma yedirme amacında olan medya organları üzerlerine düşen görevi hakkıyla gerçekleştirmişti. Futbol magazin programlarıyla başlatılan bir furya insanların özel hayatlarını tüm çıplaklığıyla (!) ortaya dökmekte, insanlara da bunun normal bir şey olduğunu söylemeye çalışmaktaydı.

Üzerinden yıllar geçti ama hatırlamakta fayda var. İki tane dönemin ahlaksızlığıyla meşhur TV kadınını bir programda gördük. Kendi aralarında basit, bayağı, adi bir olayı tartışırken  “Ne dedin sen!” diyerek birinin diğerine saç baş dalışını hayretlerle izledik.

O dönem içerisinde hem TV programlarıyla hem sinema ile toplum aşağılanıyor, kendi tarihinden aldığı güç unutturuluyor, evlerinde insanlar çekirdek çitleterek hem gülüyor hem de eğlenebiliyordu! O günün gençleri olan bizler de durumun farkında değildik, bize de zaten anlatan birileri bulunmuyordu. Bir yandan din programları ile insanımızın kafası karıştırılıyor, bir yandan da sahte şeyhler, acayip tarikatlar; menşei Hindistan, Afganistan, Srilanka, Brunei olan inanışlar İslam diye anlatılarak toplumsal bir kafa karışıklığı sağlanmaya çalışılıyordu. Zaman geçti ve gördük ki başarılı da olmuşlar. Yüzyıllardır İslam’ı kendilerine şiar edinmiş bir milletin çocukları olan bizler bugün kendi inanışımızı gerçek manasıyla bilemiyoruz. Göğsümüzün tam ortasında oluşan boşluğu İslam yerine başka başka inanışlarla doldurmaya çalışıyoruz. “Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur!” ilahi ikazını aklımızdan da çıkarmışken bu boşluğun O’nunla dolması da neredeyse imkânsız hale geliyor!

Bize farklı hayatları tanıttılar, başka inanışları gösterdiler, başka yaşamları izlettiler. Onlar gibi yaşamayı, onlar gibi giyinmeyi, onların keyif aldıkları ne varsa onlara bizim de sahip olmamız gerektiğini söyleyip durdular. Bütün bunları sadece söyleselerdi umursamayabilirdik. Etkili de olamazlardı. Ancak bizi önceleri TV başında, şimdilerde de akıllı (!) cihazların başında hazır olda tutarak bunları yapıyorlar. En sevdiğimiz şeylerin ne olduğunu bizden daha iyi biliyorlar. Aklı başında hiçbir insanın yanında yöresinde görmeye tahammül edemeyeceği olay ve durumları evlerimizin başköşesine konumlandırdılar. Neyi nasıl anlatırlarsa öyle inanmamızı sağladılar. Biz de inandık! Kendin gibi olamıyorsan başkaları gibi olursun. Kural bu! Biz de kendimiz olamadık, onlar gibi olduk!

"Savaş, düşmana karşı yenilince değil ona benzeyince kaybedilir" diyen Aliya İzzetbegoviç’i hatırlıyorum da ne kadar da haklı.

Bir iki gün önce gerçekleşen teknik ekipten birinin tokatlanması, itelenmesi olayıydı asıl mevzumuz ama anlatılacak çok şey varmış, deyiverdik. Emri altındakilere iyi davranmayı emreden bir dinin müntesipleri olan bizler neler yapıyoruz neler! Hayretler içerisinde şahit oluyoruz. Yanındaki bir çocuk sahabe efendimizi önemli bir iş için bir yere gönderen Peygamber Efendimiz (SAV) çocuğun oyuna dalıp asıl işi unutmasını görünce başını okşayarak ve gülümseyerek çabuk gidip gelmesini söylemişti. Ortaya çıkan merhameti hatırlayınca sadece kendisine verilen işi yapan kameramanın itelenmesi ağır ve abes geldi. Aklı başında olan herkesin olayı gerçekleştiren programcıyı eleştirdiğini biliyoruz. Programa konuk olan gazi şehir Antep belediye başkanının sessiz kalıp baklava börekten bahsetmesini izlemek daha acı, ağır ve kırıcı değil mi? Zulme bir şekilde uğrayan biri varken, program gereği reklam yapmaya devam etmek sanırım kapitalizm dininin bir gereğidir!

Üstelik Antep demişken aklımıza neden baklava, fıstık, yemek gelir ki! Ya hu bu memleketin adına neden gazi gibi ulvi bir sıfat eklendi? Ukkaşe Hazretleri bu bölgede değil miydi? Battal Gazi oralardan geçip biraz daha ileriye gitmedi mi? Şahin Bey kimdi? Şehit Kamil Kimdi? Ya Binbaşı Hamdi Bey… Karayılan, Yüzbaşı Kılıç Ali, Aslan Bey… Ya hu bu memleketi hatırlayacak, hatırlatacak, tanıtacak başka bir şey yok mu?

O zaman ne diyoruz? Yaşasın kapitalizm! Yaşasın Beşeri Sermaye! Yaşasın Para/Pul!

Kendine gel Türkiye, kendine dön güzel insan, İnsan olduğunu hatırla insanoğlu!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 19mayisgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.