KAYIP ŞEHİR: LİYAKAT
KAYIP ŞEHİR: LİYAKAT
Çevremizden sıkça duyduğumuz kelimelerden bir tanesidir, liyakat. Sözlük manası olarak işi ehline vermek demektir. Daha geniş tanımlar yapmak da mümkündür elbette. Genel itibariyle “İşi ehline vermek.” tanımı yeterli olacaktır.
Yolunda gitmeyen bir şeyler varsa emin olun ki orada liyakatli yönetici ve/veya çalışan yok demektir. Fırından ekmek iyi çıkmıyorsa ya da içinden saç teli, fırça teli, değişik metaller vb. çıkıyorsa ya da ekmeğin gramajı olması gerekenden daha düşükse fırın çalışanlarında ya da sahibinde liyakat yok demektir.
İnşaatlar, binalar derme çatma yapılmışsa; demirinden, çimentosundan çalınmışsa; kendi kültürüne aykırı projelerle binalar oluşturulmuşsa inşaat işçilerinde, mühendiste, müteahhitte liyakat yok demektir.
Hastanelerde verilen hizmette aksamalar görülüyorsa, bazı hatırlı (!) kişiler sıra beklemeden muayeneye alınıyorsa, doktorunuz sigorta kapsamında yazılabilecek ilaç varken çeşitli sebeplerle (!) size özel ilaçlar yazıyorsa, tüm bunları bildiği halde hastane yönetimi buna ses çıkarmıyorsa hastane çalışanlarında, yöneticilerinde liyakat yok demektir.
İşte bu sebeplerle liyakat kelimesi içerisinde ahlakı da barındırmaktadır. Liyakat sahibi kişiler aynı zamanda ahlaklı kişilerdir. Ahlak kelimesinden sadece karşı cinslerle olan ilişki biçimi algılanmamalıdır. Aynı zamanda işini hakkıyla yapmak, olması gerektiği şekilde görevini ifa etmektir, ahlak. Aldığı eğitimi tam manasıyla almak, işi yaparken de bu vatana, aziz milletine hizmet etmeyi amaçlamak ve bu uğurda çalışmak da ahlak tanımının içerisindedir.
Gerçek liyakat sahibi kişilerin görev yaptıkları kurumlarda çalışanlar ve hizmet alanlar ve dahi kurum sahipleri mutludur. Akıllarında olumsuz bir düşünce birikmez. Olması gerekenler ya da varsa yanlış giden bir şeyler açık yüreklilikle, hiçbir şekilde küçük düşürülmeksizin konuşulur ve çözüme kavuşturulur.
Bir eğitim kurumunda görevli eğitimciler için ise liyakat kelimesi gerçekten en çok aranan özellik olmalıdır. Gerçek liyakat sahibi eğitimciler kendini daima yeniler, alanındaki güzel örnekleri takip eder ve kurumuna uygun olanını belirleyip uygular.
Ast ve üstleriyle nezaket kurallarına uygun bir şekilde ilişki kurar. Öğrencilerini birer emanet gibi görür. Onların gelecekleri için iyi bir rehber olmaya gayret eder. Hal ve davranışlarına, kullandığı dile dikkat eder. İncitici, kırıcı olmak yerine özgüven kazandırıcı, saygılı ve hoşgörülü olmayı tercih eder. Yapmadığı bir şeyi asla söylemez ve başkasından beklemez.
İdareciler için ise koltuğun hakkını vermek en iyi tabir olsa gerek. İdareci, eğitim kadrosuna iyi bir lider olmalıdır. Hem devletin hem personelin hem de öğrencilerin güvenli, sağlıklı, belirlenen hedefler ölçüsünde sağlam bir eğitim alması için özverili bir şekilde çaba sarf etmelidir. Çalışma arkadaşlarına iyi bir lider olmalı, herkesin ilgi ve isteklerini dikkate almalı ama en önemli husus olan öğrenci önceliğini unutmamalıdır.
Tabii asıl önemli unsur bu idarecilerin seçilmesi hususudur. Gerçek bir ölçekle bizler ve nihayetinde toplumun inşası için büyük önem arz eden eğitimde liyakati en önplana alan bir yöntemle idareci belirlenmelidir. Aksi halde toplumun birbirine güveni zedelenmiş, olması gerektiği ölçüde ilerlemeyen tabir caizse havanda su döven bir milletten öteye gidemeyiz.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.