SİZİ ÖZLEDİK ÖĞRETMENİM
Bir öğretmenin duymaktan en çok heyecan duyacağı bir sözü yazımızın başlığı yaptık. Hayatın akışı içinde yaşantımıza dâhil olan pek çok insan vardır. Kimi eş, kimi dost, kimi arkadaş olarak hafızamızda yerini alır. Bunların pek çoğu da hayatın doğal akışı içinde hafızamızdan silinir, kaybolup gidiverir. Geriye kalanlar ise hayatımızın şekillendiği her noktada varlığını htirirler.
Bir insan için bulunduğu yaştan geriye doğru şöyle bir baktığında hafızada yerini sağlam temellerle atmış bir ya da birkaç isim beliriverir. Bunlardan hafızadan silinmeyecek olanlardan bazıları da öğretmenlerimizdir.
Pek çok kişiyi, sınıf arkadaşlarımızı bile unuturuz, yıllar geçtiğinde aynı ortamda bulunduğumuzda belki hatıralar hatırlamaya yardımcı olur. Ancak öğretmenlerimiz öyle değildir. Unuturuz onları da elbette ama bazılarını asla unutamayız.
Onlar gönle dokunanlardır. İnsan gönlüne nakış nakış işlenenler, insan gönlünü nakış nakış işleyenlerdir.
İlkokulda yüzü sert gönlü pamuk gibi olan Gülseven Suzan öğretmenimi; Ortaokulda bana yazdığı şiirleri gösterip onay isteyerek gönlümü fetheden ve kırk beş yaşında hayata gözlerini yumarken iki melek kızını ve eşini geride bırakan Mustafa Bakar öğretmenimi, tarihe olan merakımın temelinde var olan Fadime Kırıcı öğretmenimi, Türkçeyi sevdiren Türkçe öğretmeni olmaya heveslendiren Merzuka Yüksel Öğretmenimi; lisede yabancı dili sevdiren Tülay Süzen öğretmenimi ve daha buraya yazmakla sığdıramayacağım pek çoğunu nasıl unutabilirim?
Peki, asıl soruya gelelim. “Öğretmen nasıl olmalıdır?”
Bu sorunun pek çok cevabı vardır. Biz de yılların verdiği naçizane tecrübemiz ile kendimizi de içine katarak soruyu cevaplayalım.
Öğretmen müfredat yetiştirme kaygısında olmalıdır, evet. Ancak şimdiye kadar yetiştirdiğimiz müfredatlar toplumun iyileşmesine katkı sağlamıyorsa bunda ısrar etmeye gerek var mı? Müfredat programlar yetişse bile insan, insan gibi yetişmediğinde yetiştirilen müfredatın bir anlamı kalır mı?
Öğretmenin ve Milli Eğitimin temel amacı kişiyi/öğrenciyi hayata hazırlamaktır, sınava hazırlamak değil. Hayata hazırlanan kişiye verilmesi gerekenler emek, çalışkanlık, vefa, sabır, iyilik, adalet, doğruluk, hak yememek, bir şeyler kazanacağım diye birilerini incitmemek/ezmemek, dayanışma içinde hareket etmek vb. daha pek çok kelimeyle tanımlayabileceğimiz ahlaki kavramlardır. İnsan bu kavramlara sahip olamazsa başarısının, çalışkanlığının, emeğinin, sabrının hiçbir anlamı yoktur. Nitekim başarılı olup memlekette iyi paralar kazanan bir mesleğe sahip olmasına rağmen toplumun kanayan yarasına merhem olmadan gündeminde tatil, otomobil, yatlar, katlar, eğlence gibi kavramlar olan niceleri yetişir. Sınava hazırlanan öğrenciler için olumsuz anlam taşımasın sözlerim. Sınava hazırlanan öğrencilere de öğretmenlerin kazandıracağı en güzel davranış dayanışma, sabır ve vefa olmalıdır. Dayanışma birbirinin omuzlarına basarak yükselmek yerine akranlarla el ele verip birlikte yükselmek demektir. Rekabeti ortadan kaldırmak, iyiliğe, güzelliğe, başarıya birlikte ulaşıp bu vatan için birlikte hizmet edebilmek amaç edindirilmelidir. Bunu kazandırmak da öğretmenlerin görevidir.
Vefa çok önemli bir ahlaki değerdir. Neye karşı vefa gösterilmelidir?
Sınırsız imkânlarından faydalandığımız bu vatana karşı vefa; vatanı vatan yapan şehide, gaziye karşı vefa; anaya, babaya, öğretmene karşı vefadır beklenen. Öğretmenin en önemli görevlerinden biri de bu duyguyu, bu ahlaki değeri öğrencilere kazandırmaktır. Öğrenci/kişi bu şekilde hayata hazırlanır. Topluma bu şekilde faydalı olur. Kazandığı paralarla, edindiği meslekle kendini ayrıcalıklı görmek, kafelerde saatlerce oturup kahve içmek, şık kıyafet ve son model otomobillerle donatıp kendisini ayrıcalıklı bir birey olarak görmekle faydalı değil aksine zararlı bile olur.
Avrupa’ya milletin paralarıyla eğitim almak için gönderilip vatana döndüğünde bilerek ya da bilmeyerek tefrika oluşturan gruplara üye olanları hatırlayınca bunun ne kadar önemli bir şey olduğunu daha rahat görebiliyoruz.
Aslolan gönle dokunmaktır. Gönle dokunmak mini bir tebessümle, yüreklendiren bir çift sözle, öğrencinin derdini sormakla, maddi manevi ihtiyaçlarını giderme hususunda çaba sarf etmekle, değer vermekle, işini ciddiyetle yapmakla mümkündür. Öyle yapabilenler gerçekten yıllar yıllar geçse de unutul(a)mayanlardır işte.
Anlatılacaklar uzun, yerimiz dar. Şimdilik bu kadar.
Bu vesileyle gönle dokunan tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.