SAZAN SARMALI
Sahilde, caddede, sokakta dolaşırken; bir yerde otururken kulaklarımızda kulaklıkla mutlaka dinlediğimiz şarkıdır.
Bir arkadaşımızla sohbet etmek için bir mekâna gittiğimizde, sohbetimizi bölmeden alttan ince ince kulaklarımıza, kalplerimize dolan yine şarkıdır.
Bir alışveriş yapacaksak dolaştığımız mağazalarda alttan verilerek bizi harcamaya teşvik eden yine şarkıdır.
Üzüldüğümüzde derdimize; sevindiğimizde sevincimize ortak olan da yine şarkıdır.
Binlerce yıllık geleneğimizde türkü, mani, sagu (ağıt), şarkı, ilahi vb. müzik türleri hayatımızın hep içinde olmuştur. Bu olguyu hayatımızdan çıkarmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Madem çıkaramayacağız, o zaman en az zararlı olanı tercih etmeliyiz.
Yüzyıllardır yazılan şiirlerde, yazılarda “edebiyat” kavramının kapsamına dâhil olmuş olup da kendi kültürüne inancına, ahlaki değerlerine küfreden bir eser bulamazsınız. “Hâk-i pâyine yetem der ömürlerdir muttasıl / Başın taştan taşa urup gezer avare su.” diyen Fuzuli, sevgilinin ayağının tozuna ulaşmak için başını taştan taşa vurarak dolaşan birine benzetir sevgiliyi. Şimdi ise “Onun arabası var, güzel mi güzel!” diye peşine koşulan birileri sanatçı hatta ozan kimliğini kazanmış (!) oluyor. Edebiyat olmaktan çoktan çıkmış olan bu popüler kültür ögelerini daha sonra detaylı anlatabiliriz. Ancak şimdi şarkıların içerikleri hakkında bazı bilgiler vermemiz gerekiyor.
Son günlerde Sezen Aksu’nun seslendirdiği şarkıda geçen “Selam söyleyin o cahil Havva ile Âdem’e!” ifadesi şarkıcının toplum nezdindeki -varsa sevimli bir tarafı- minik serçe lakabını yerle yeksan etmiştir. Bu sözleriyle kendisi inanmıyorsa bile içinde yaşadığı, kendisinden beslendiği toplumun inanç değerleriyle alay etmiş, toplum vicdanını ağır bir biçimde yaralamıştır. Bir an evvel şarkıcının bu toplumdan özür dilemesi, şarkıyı yayınlandığı mecralardan kaldırması gerekmektedir.
Sezen Aksu böyle de diğer şarkılar böyle değil mi? Şarkıları dinlerken hatta mırıldanırken aslında ne demiş oluyoruz, bakalım.
* Cem Adrian: Beni Tanrı'ya tekrar inandırabilir misin? (İnanmak zorunda değilsin, madem inandın, inancının gerektirdiği şekilde yaşamalısın. İnanmıyorsan inanmış gibi yapıp milleti kandıramazsın!)
* Grup AF: Yaradan'ın boş vaktine gelmiş. (Allah, insana benzemez, hiçbir şeye de benzemez!)
* Murat Göğebakan: Kara gözlüm, sen de yalancı çıktın. Seni kendime ilah yapmıştım. (şirk)
* Ahmet Kaya: Allah'ına kitabına sövüp saydım. (Allah’la savaşacaktı, öldü ve savaşmak istediği yere gitti! kim galip gelir sizce?)
* Mahsuni Şerif: Yaradan bir can vermiş, boşu boşuna. (Allah hiçbir şeyi boşu boşuna yaratmamıştır.)
* Hakkı Bulut: Sana taptım be yahu! (Tapılacak tek varlık Allah’tır. Şirk yapmış vatandaş!)
* Müslüm Gürses: Yıkılsın minareler açılsın meyhaneler. / İsyanım var benim kadere. / Rest çektim kadere. (Kaderinde yazılan yerdesin. İsyan ettiğin yüce varlık her zaman galip gelecektir.)
* İbrahim Tatlıses: Ben insan değil miyim? Ben kulun değil miyim? Tanrım, dünyaya beni sen attın, çile çektirdin, derman arattın. Madem unutacaktın, beni neden yarattın?" / "Bir Allah'a taptım bir sana taptım! (Allah hiçbir şeyi unutmaz, hem Allah’a hem başka bir şeye tapmanın adı şirktir.)
* Mahsun Kırmızıgül: Sevdim seni Rabbim kadar. (Hiçbir şeyi/kişiyi Allah kadar sevemezsin.)
Bu, adına sanatçı (!) denilen ancak asla kabul etmediğimiz kişilerin şarkıları dönüp dururken müzik çalarlarımızda aslında neyi kaybediyoruz, iyi düşünmeliyiz. Bilmeden kendi inancımıza, dinimize küfretmiş, maazallah dinden çıkmış dahi oluruz.
Ahmet KAFKAS