KOLTUKTAN ÖTE KÖY YOK
Okul yöneticiliği ile ilgili uzmanlık programlarının eğitim fakültelerinde ders olarak verilmeyip halen lisansüstü düzeyde açıldığı ve ilgili lisansüstü eğitimi alsalar dahi okul yöneticiliği seçiminin nesnel kriterlere dayanmadığı göz önüne alındığında, bu konuda ne kadar daha çok yol almamız gerektiği ve okul yöneticilerinin yönetim işlevini bu güne kadar deneme yanılma yöntemi ile sürdüre geldikleri anlaşılmaktadır.
Mesleki yeterlilik ve profesyonel okul yöneticiliği bilgisi kıstas alınmadan, nesnel olmayan yöntemlerle göreve başlatılan okul yöneticilerinin, makamın sağladığı avantajların kaybı konusunda yaşadıkları kaygılar, Oligarşinin Tunç Kanununda anlatıldığı gibi asıl işlerinin yerini bir süre sonra zümrelere hizmete, çürümeye ve koltuk kavgasına bıraktığı aşikardır. Bu durum eğitim adına ilerlemeye saygı duruşundan ziyade kaygı duruşu göstermeye yol açmaktadır.
Yöneticilerin liderlik davranışları ile çalışanların örgütsel bağlılığı arasında kuvvetli bir ilişkinin varlığını, okul yöneticilerinin olumlu-olumsuz tutumlarının başarıda önemli bir faktör olduğunu ve çalışanların bilgi, beceri ve yeteneklerini okulun amaçları doğrultusunda harekete geçirmekte etken bir rol oynadığını göz ardı etmek mümkün değildir. Okul yöneticilerinin geçmiş dönemlerde bir sisteme bağlı olmadan başarılı öğretmenler arasından seçilmesi, alanında yetkinlik gösteren öğretmenin yönetimde de aynı başarıyı yakalayamayacağı gerçeğini önümüze koymuş bulunmaktadır. Etkin okul yönetimi için yeterli sayıda yetişmiş yöneticinin bulunmaması ve yönetici atama yöntemlerinin liyakatten uzak olması durumunda okullarda kurum kültürü oluşturma çabalarının çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandığı da bir gerçektir.
Emanet ehline teslim edilmediğinde okul yönetimi konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmayan yöneticiler; okullarda işlerin yürümesine engel olabildikleri gibi devlet işleyişinin bozulmasına dahi sebep olabilirler. Kurumlarda sağlıklı okul kültürünün oluşturulabilmesi ve sürekli hale getirilebilmesi; yöneticilerin okul paydaşlarına gelişimi teşvik edici tavır sergileyerek adaletli ödül-ceza sistemi uygulaması ile mümkün olacaktır.
Okul yöneticiliği profesyonel meslek haline dönüştürülerek, kişisel hırslardan arındırılmış, kurum çıkarlarına uygun birlikte çalışma kavramının ön plana çıkarılması gerekmektedir. Yöneticilerin yeterliliklerini nesnel olarak ölçebilen sistemler kurularak, eksik görülen alanların tespit edilip bu alanların ilgili hizmet içi eğitimlerle tamamlanması önem arz etmektedir.