FATİH ÖLDÜ MEHMET YAŞAMALI
Avusturya’da at koşturmuş fakat Viyana’yı alamamışlar. Ancak 1965 yılına kadar “Türkler geliyor mu acaba?” diyerek korkularından gözetleme kulelerine adam koyup gece gündüz nöbet tutmuşlar.
Abdülmecit Han Fransa’ya bir ziyaret gerçekleştirmiş, ziyaretten sonra Osmanlı kıyafeti iki seneden biraz daha fazla zaman Fransa’da moda olmuş ve ilerleyen senelerde bu etki devam etmiş.
Daha pek çok örnek sıralanabilir. Geçmişimizle övünmek, onların başarılarıyla gurur duymak mıdır tarih? Tabii ki hayır! Tarih, ders çıkarılamazsa hiçbir önem arz etmez!
Biz bu yazımızda Osmanlı’nın eğitim anlayışını işlemeye çalışacağız.
Osmanlı tarihsel akışın şartlarına göre eğitimi bugünkü gibi yaygınlaştıramasa da ciddi bir eğitim metodu işlemiştir. Genel olarak padişahlar, eğitime dört yaş dört ay dört günlükken diğer öğrenciler de beş yaşına girdiğinde eğitime başlıyorlardı. Öğretmen/hoca/muallim -adına ne dersek diyelim – hürmet edilmesi gereken ve buna layık olan kişilerdi. Aileler onlara sonsuz saygı duyarlardı, tabii öğrenciler de… Öğrencilere Taş Mektep/Sıbyan Okulu ve Medreselerde çok detaylı eğitimler verilirdi. Enderun’da da öğrenciler ciddi bir seçimle alınır ve eğitime tâbi tutulurdu.
Sıbyan Okulları veya Taş Mektep diyebileceğimiz ilkokullarda eğitimin temel amacı okuma-yazma, Kuran-ı Kerim, temel ilmihal bilgileri, tecvit ve kara cümle diye adlandırılan dört temel aritmetik işlem yani matematikti. Ayrıca kabiliyetli öğrenciler bazı klasikleşmiş eserler okumaya başlardı. Taş mekteplerde görev yapan öğretmenler ise medrese eğitimi görmüş veya okuma yazma bilen imam, müezzin, kayyum vb. kişiler arasından seçilirdi. Karma mekteplerde veya kız mekteplerinde ise belirli bir yaşa ulaşmış, bilgili, tecrübeli ve hafız olan kadın öğretmenler ders verirlerdi.
Bir de saray içinde yer alan Enderûn mektebine alınan çocuklara da Kur'an, tefsir, hadis, kelâm gibi dini dersler yanında edebiyat, inşa adı verilen şiir bilgisi, dil bilgisi, Arapça, Farsça gibi dil ve edebiyat dersleri ve matematik, coğrafya, mantık gibi müspet ilimler dersleri verilirdi. Medrese programında yer alan konular ve dersler aklî ve naklî, dinî ve din dışı ilimler, doğrudan ve dolaylı olarak programda okutulanlar olmak üzere sınıflandırılabilir. Medresede esas itibariyle cüz’iyyat denilen hesap, hendese denilen mühendislik, hey’et ve hikmet dersleri; alet ilimleri (ulûm-ı âliye) kabul edilen belagat (meânî, bedî’, beyân), mantık, kelâm, Arap sarf ve nahvi, dil ve edebiyatı dersleri; ulûm-ı âliye denilen tefsir, hadis ve fıkıh gibi dersler verilirdi.
Şimdi gelelim günümüz eğitim sistemimize. Sizler bu yazıyı okurken de bir karşılaştırma yapmışsınızdır. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada eğitim anlayışının da değiştiğini göz ardı etmeden geçmişi bir süzgeçten geçirmiş olarak yazımızı başka bir boyuta taşıyalım.
Fatih yetiştirmek isteyen bir milletsek ne yapmalıyız:
1. Öncelikle tarihten ders çıkararak milli, manevi, ahlaki bir amaçla özkültürümüzü önceleyen bir eğitim sistemini sil baştan kurmalıyız.
2. Kavramlar önemlidir. Şu kavramları iyice düşünüp yeniden isimlendirmeliyiz. Öğretmen yerine muallim, öğrenci yerine talebe olmalıdır. Talep etmeyen kişiye eğitim vermeye çalışmak her iki taraf için de zulümdür.
3. Öğretmenler tıpkı Osmanlıda, Selçukluda olduğu gibi saygın bir konuma getirilmelidir. Bir memleketi bitirmenin en temel yollarından biri de öğretmenlerin/öğretmenliğin itibarsızlaştırılmasıdır. Çocuğuna yaptığı olumsuz bir davranışı için kızan bir öğretmeni sopalarla ziyarete gelmek kabul edilebilir değil. TV dizi ve filmlerinde alay edilen, küçük düşürülen öğretmen ve öğretmenlik de kimseye fayda sağlamıyor.
4. Öğrencileri değil sadece ebeveynleri de eğitime tâbi tutmak gerekmektedir. Okulda öğretmenin verdiği eğitimi evde okul öncesi ve esnasında desteklemek ebeveynlerin en temel sorumluluğudur. Buradan çocukların ödevlerini yapmak anlaşılmamalıdır.
5. Çocuklarımıza daha konuşmaya başladığı andan itibaren “Vatana, millete hizmet etmenin; insanlara/insanlığa faydalı olmanın gerekliliği” bir hedef olarak verilmelidir. Bu şekilde yetişen çocuk hangi mesleği yaparsa yapsın işini güzel ve etkili yapacaktır. Çok para kazanan ancak vatanı, milleti için hiçbir adımı olmayan yüzlerce insanı sizler de görmektesiniz.
Önerilere ilerleyen yazılarımızda devam edeceğiz.
Geçmiş geçmişte kaldı, bugüne bakmak lazım ancak geçmişten tecrübe edinerek bugünü yaşamalı ve yarını şimdiden hazırlamalıyız.