BU KÖTÜLÜĞÜ YAPMAYIN
Biliyorum, hepinizin çocuğu çok kıymetli. Herkes çocuğunun iyiliğini, mutluluğunu düşünüyor. Ne yaparsa çocuğunun iyiliği için yapıyor. Aman üzülmesin, aman sesi çıkmasın, aman şöyle aman böyle…
İlkokul yaşındaki çocukların kendilerine ait telefonları, tabletleri var. Pek çok ebeveyn eve yorgun argın geliyor. Çalışan anneler bir nebze de olsa çocuklarını göremedikleri için belki biraz daha fazla ilgilenmek istiyor ama o da akşama kadar çalışmış, yorulmuş; bir de eve gelince sofra kurmakla ve toparlamakla, evin diğer işlerine koşuşturmakla meşgul olacağından çocuklarıyla ilgilenemiyor. Evdeki işlere baba da yardımcı olmak istiyorsa çocuk, yine ebeveyn ilgisinden mahrum bir şekilde kendi dünyasında gezinip duruyor.
Şimdi tamamı olmasa da bir şekilde evrilmeye çalışılan modern(!) aile yapımızı inceleyelim isterseniz:
Anne: Sabah erkenden kalkar, önce kendi ihtiyaçları olan temiz, ütülü kıyafetlerini hazırlar, kişisel bakımını yapar. Arından kahvaltı (büyük lüks!) hazırlayıp eşi ve çocuklarıyla birlikte bir şeyler atıştırır. Ardından çocuk ya bakıcıya teslim edilir ya da okul çağındaysa okul servisine…
Zamanında işe yetişme kaygısıyla yola çıkar. Mesai esnasında mümkün olduğu her vakitte çocuk ile bağlantı kurmaya çalışır. Çoğunun telefonundaki çocuklarının resimlerine baktığına ve bu şekilde özlem gidermeye çalıştığına şahit olmuşumdur. Sohbet ortamı oluştuğunda konu daima çocuklara gelip biraz hüznü gizleme gayretiyle gülücükler eşliğinde sohbet devam eder. Ardından mesuliyetler ve işin gerektirdiği soğuk hava yerini alır. Mesai sona erdiğinde yola çıkılır. Gün boyunca akşama ne pişirmek gerektiği de zihnini meşgul eden bir sorun yumağıdır. Çözüm pratikçe bulunur. Haftanın birkaç günü çocuklarla birlikte fastfood vb. yiyecekler tüketilir. Çocuklar için ödül gibi görünse de bir anlamda kendini affettirme çabası, bir anlamda da evde ne pişireceğim sorusuna pratik bir çözümdür.
Eve gelip yemek pişirdiğini varsayarak yola devam edelim. Sofrayı kur, yemeği ye, sofrayı kaldır, bulaşıkları toparla, “Çay ya da kahve içmeden günün yorgunluğu atılmaz!” diyerek bir de içecekler hazırlanır. Bu arada çocuklar ve işe giden ebeveynlere ertesi günün mesaisi için atıştırmalık hazırlanır. Çamaşır yıkama, kurutma, ütüleme de her akşam olmasa da günaşırı yapılan önemli bir iş olarak bir kenarda beklemektedir. Tam oturup “Çayımızı, kahvemizi içelim!” derken gün boyunca sıcaklığını hissedemediği anne sevgisine muhtaç olan evdeki en savunmasız birey gelir. Belki annelik güdüsüyle küçük bir ilgi gösterilir ancak öğrencilerden de duyduğumuz sözlerden olan “Ödevlerini yaptın mı, odana geç ya da haydi uyku vaktin geldi.” olur. Sonra büyük bir oranda çay içilen yerde uyuklama ve yatağa kendini dar atış. Ertesi gün, bir sonraki gün hep aynı…
Ev hanımı olan annelerde durum bundan daha iyidir diye düşünüyorum. Onlar da akşama kadar ev işleriyle uğraşıp dururken çocuklar kendi dünyalarında salınıp duruyorlar.
Baba: Sabah kalkıp genellikle evin hanımı tarafından hazırlanmış olan kıyafetlerini giyip kahvaltı sofrasına oturur. Eşine yardımcı olan biriyse eğer sofraya o da yardımcı olmuştur. Nihayetinde işe gidiş vakti gelir ve mesai başlar. Gün içinde koşuşturmaktan çocukları aklına gelse de telefona bakmaya pek vakti olmayabilir. Yine de mesaide bulduğu boşluklarda telefondan çocuklarına bakıp özlem giderir. Akşama giderken çocuğunu sevindirecek bir şeyler alır gider. Eve ulaştığında eşine yardımcı olabilmek için mutfağa geçer ya da gerçekten çocuğuyla ilgilenmek istiyorsa onunla vakit geçirmeye çalışır. Ancak genellikle böyle olmaz. Koltuğa uzanıp televizyonu açar ya da akşama kadar bakamadığı telefonundan sosyal medya takipleri yapar. Yanına gelen çocuklar odasına benzer sözlerle gönderilir ya da çocukların kendi dünyasında salınmasına göz yumulur.
Çocuk: Akşama kadar bir bakıcının elinde anne ve baba sevgisinden mahrum geçen boşluğu doldurabilmek için akşamı iple çeker. Gün boyunca ebeveynleri için anlatılacak bir şeyler biriktirir. Oyunlar hazırlar kafasında. Babamla araba oyunu oynarız, annemle evcilik…
Akşam olur ve ebeveynler eve gelir. Kendisine göre her ne kadar sevgiyle dolu olsa da çocuk için ilerleyen zamanlarda gerçekliği zayıflayan bir tebessümle eve giren ve “Of, bugün de çok yoruldum!” ifadelerinden onlara ilişmemesi gerektiğini anlar. Bir iki girişimde bulunur vakit geçirmek için. “Ödevlerini bitirdin mi, odana geç uyku vaktin geldi!” sözlerini duyup kendi dünyasına çekilir.
Odası artık onun bütün yalnızlığını gidermeye çalıştığı, oraya girince ebeveynlerinin ondan rahatsızlık duymayacağı, bütün sırlarına şahit, bütün özgürlük alanlarını içinde barındıran bir yer oluverir. Kendi dünyası içinde bana bulaşmasın mantığıyla eline telefon tablet verilen çocuk/lar artık büyük bir oranda tamamen savunmasız internet içeriğinin saldırılarıyla büyümeye başlar. Bir zaman sonra telefon ya da tabletiyle fazla vakit geçirdiğini düşünen aile kısıtlama getirmeye hatta elinden almaya çalışırsa kendini boşluğa itilmiş, yalnız bırakılmış, kimsesiz büyümeye çalışan biri gibi görüp ebeveynlerine karşı bir karşı atak mekanizması oluşturur.
“Arkadaşlarımın hepsinde telefon ya da tablet var. Onlar istedikleri oyunları oynayabiliyor. Arkadaşlarımın ebeveynleri onlara son model telefon almış, siz neden bana almıyorsunuz?” gibi pek çok karşı atak mekanizmasına ebeveynler de bir zaman sonra dayanamazlar ve çocuklarının saldırılarına (!) cevap vermek zorunda kalırlar.
İşte burada aile para kazanmanın aileyi de kazanmak anlamına gelmediğini acı bir şekilde anlarlar. Çünkü evlatları artık onların sözünü dinlememektedir. Derslerinde istedikleri başarıyı gösteremiyordur. Bir misafir geldiğinde ya da biriyle karşılaştığında birkaç kelam edemiyor, hal hatır soramıyordur. Kendi dünyasında gayet eğlenceli olan evlatları artık yalancıktan gülümsemeyi bir cevap verme biçimi olarak kullanıyordur. Odasından neredeyse hiç çıkmıyor; kitap okumaktan, tabiatta dolaşmaktan keyif almıyordur. Youtuber, influencer olmak istiyordur. Sözlerinin içerisinde ebeveynleri sorgulayan, azarlayan, alaya alan ifadeler de artık sıklıkla yer alıyordur. Daha pek çok olumsuzluklar…
EBEVEYNLER!
Evlatlarınızı bırakmayın! Ne kazandığınız paralar ne de kariyeriniz size gerçek mutluluğu yaşatır. Para ve kariyer kazanacaksınız ancak evlatlarınızı kaybedeceksiniz. Alın teri dökerek para kazanmayı enayilik olarak görecekler ve youtuber, influencer olmaya çalışacak; kripto paralardan, oyunlardan para kazanmayı tercih edecekler. İleri dönemlerde bugünkü mesleklerin pek çoğu yeterli eleman bulunamadığından kaybolup gidecek. Öyle olmasa da el işçiliği isteyen mesleklerden aldığımız hizmetler hiç de ucuz olmayacak.
Sosyal medya ve ona bağlı gelişen tüm argümanlar toplumları yeniden düzenlemek, kendilerine hizmet edecek robotlaşmış insanlar üretmek için büyük bir gayret gösterirken onların dümenine su taşıyan birileri olmaktan son hızla kaçınalım.
Evlatlarınız sizindir, gelecek ise onlarındır. Geleceği kuranların kölesi gibi olmak yerine geleceği kendi kurallarımıza, tarihimize, kültürümüze göre kuranlardan olmalıyız. Vesselam.
Ahmet KAFKAS