ŞEHİDLİK VE GAZİLİK

Peygamberlik mertebesinden sonra gelen ilk mertebeye İslam'da şehitlik mertebesi denir. Bakara süresinde Allah  şöyle buyuruyor:

“Allah yolunda öldürülenlere ‘Ölüler’ demeyin, zira onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara 154)

Peygamberimiz de şöyle buyurmaktadır:

"Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehit böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder" (Buhari, Cihad, 5)

 Ebû Katade anlatıyor : Bir gün Resulullah Efendimiz Ashabın arasında bulunu­yordu. Ayağa kalktı ve Allah yolunda cihad ile Allah'a dosdoğru imanın en üstün amel olduğunu söyledi. Bunun üzerine bir adam kalkıp dedi ki:

«Ey Allah'ın Peygamberi! Allah yolunda öldürülecek olursam günah ve hatalarım bağışlanır mı?» Bunun üzerine Efendi­miz ona şu cevabı verdi :

«Evet, eğer sabrettiğin halde Allah yolunda öldürülecek olursan hata ve günahların bağışlanır. Tabii savaşırken yalnız Allah'ın hoşnutluğunu dilemen, düşmana karşı çıkman, arka çevirmemen şartıyla.»

 Uhud muharebesinin şiddetlendiği bir sırada Resulullah’ın  şehit edildiği haberi Medine’de yayılınca, halk sokaklara dökülerek bu felaket karşısında ne yapacaklarını bilemez bir hale gelirler. Bu sırada Ensar kadınlarından biri, hemen yola düşer, muharebenin cereyan ettiği dağın dibine kadar yaklaşır, bir de ne görsün! Kumların, üzerinde yatan şehidler arasında kardeşi, oğlu, babası ve kocası olmak üzere ailesinin tam dört ferdi var.

Bu kadının iman kuvvetine bakın ki, kendi şehidlerinin başında bir-iki dakikalık bir tefekkür ile Fatiha okuduktan sonra, şehid olduğunu işittiği Resülullah’ı aramaya devam ediyor. Çünkü o, din yolunda ölmenin gerçek alemde dirilmek olduğunu biliyor, bunu dini bir musibet telakki etmiyor. Bu, sebeple de şehadet haberini dini bir musibet telakki ettiği Resulullah’ı arayamaya başlıyor, Peygamberimizi bulunca  ilk sözü şu oluyor:

« Ya Resülallah! Şehidlerimin dördü de din uğruna feda olsu! Sen selamettesin ya; beni heyecanlandıran senin şehadet haberindi. » Medine Müslümanlarından Abdullah’ın Hanımı olan bu muazzez İslam kadını, Resülullah’ın hayatta olduğuna o kadar seviniyor ki; bu sevinç ona kardeşi, babası, oğlu ve kocası gibi hayatının direkleri mesabesindeki insanların ölümünün ızdırabını bile unutturuyor. İslam da buna iman kuvveti denir. Demek ki bir davanın zaferi, onu yürütenlerin iman kuvvetine bağlıdır.

Mekke müşrikleri, Zeyd bin Desinne’yi şehid etmek üzere götürüyorlardı. Bu sırada Ebu Süfyan,  Zeyd’e sordu:

« Ne dersin ya Zeyd! Keşke senin yerinde sizi putlara tapmaktan men eden Muhammed bulunsaydı da seni şimdi çocuklarının yanına götürseydik, ister miydin? »

Zeyd bu sual karşısında irkildi ve hemen şöyle cevap verdi:

« La Vallahi, istemem vallahi!... .Ben testere ile kesilmeğe razıyım, Fakat Resülüllah’ın ayağına en küçük bir dikenin bile batmasına razı değilim. »

Bu cevap karşısında Ebu Süfyan:

« İnsanoğlu içinde Muhammed’e  inananların imanı kadar kuvvetli iman hiç kimsede görülmemiştir » demek suretiyle hayretini ifade etmek mecburiyetinde kaldı.

Şiddetli bir çarpışma sonunda Hayber Kalesi fethedilmiş, gaziler ganimet almak için sıraya dizilmişlerdi. Sıra bir çobana gelince, kendisi için ayrılan maaşı ve erzakı bir kenara itti ve şöyle dedi:

«Ya Resülallah, ben sadece din uğruna cihad ederken şu boğazımı delecek bir ok ile şehid olmaktan başka bir şey istemiyorum, bana ayrılan bu maaşı başka fakirlere veriniz »

Resülullah Efendimiz’in: «Bu isteğinde samimi isen, dileğin olacaktır» buyurması üzerine, Ashab-ı Kiram bu zatı takip etmeye başladı. Nihayet şehadet haberini işitince, gidip baktılar, aynen Resülullah Efendimize gösterdiği yerden saplanan bir okla şehid olmuştu.

İnsan imanda kemale ererse, korkacağı bir felaket veya yapamayacağı bir fedakarlık yoktur. Asr-ı saadet ve tarihimiz bu anlayışın eşiz örnekleriyle doludur.

Müslümanları zaferden zafere koşturan ve tarih sayfalarını kahramanlık destanları ile donatan, şehitlik ve gazilik rütbesine erişme arzu ve isteğidir. İşte bu anlayış, İslam için ve müslümanlar için büyük bir felaket olan Haçlı ordularını bu düşünce ile durdurmuş ve durdurmaya devam etmektedir. Milletimizin hafızasında yerini hiç kaybetmemiş “Ölürsem şehid, kalırsam gazi olurum” anlayışı:

26 AĞUSTOS 1071 Malazgirt meydan muharebesinden itibaren Anadolu'nun Müslümanlara anavatan olmasını,

29 MAYIS 1453'de İstanbul'un fethiyle Bizans imparatorluğunun yıkılarak orta çağın kapatıp, yeni çağın açılmasına,

30 AĞUSTOS 1922'de Dumlupınar Meydan Savaşında kurtuluş Savaşının büyük bir zaferle sonuçlanmasına,

18 MART 1915 ÇANAKKALE’DE iki yüz elli binden fazla şehid verilerek bu ülkenin düşmandan temizlenmesine, Çanakkale’nin geçilmez oluşuna,

Yakın tarihimize baktığımızda yine bu ruh 1974'de Mehmetçiğin Kıbrıs'ta gösterdiği kahramanlıklar sayesinde Kıbrıs’ın vatan toprağı olarak kalmasına,

Milletimizin İstikbal ve İstiklaline yönelik olarak girişilen 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimini planlayıp uygulamaya koymak isteyenlerin heveslerinin kursaklarında kalmasına yine milletimizin hafızasına kazınmış olan şehitlik ve gazilik ruhu vesile  olmuştur.

Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekatında Milletimizin ilerlemesini, her alanda gelişmesini istemeyenlerin, vatanımızı bölmek, parçalamak için çıkar birliği yapanların bu kirli emellerine ulaşmalarının önünde duran en yüce anlayışta şehitlik ve gazilik anlayışıdır.  

İstiklal Marşı Şairimiz Mehmed Akif ERSOY bakınız ne güzel ifade etmiş bu hususu;

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor  Peygamber.

Allah Asr-ı saadetten günümüze kadar geçen zaman diliminde din, devlet, vatan, millet, bayrak ve mukaddesat uğruna canlarını korkusuzca feda eden bütün şehitlerimize, 15 Temmuzda ihanet şebekeleri tarafından planlanıp uygulanmak isteyen ama milletimizin asil duruşu karşısında akamete uğrayan hain darbe teşebbüsünde göğsünü tanklara, kurşunlara siper eden 15 Temmuz Demokrasi şehitlerimize, Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekâtında şahadet şerbetini içen vatan evlatlarına Rabbim rahmet eylesin, Münbiç kapılarına dayanan güvenlik güçlerimize metanet ihsan eylesin. Gazilerimizden ebediyete intikal edenlere Rabbim rahmet eylesin, yaşayanlara sağlık sıhhat nasip eylesin, geride kalan şehid yakınlarına sabırlar, aramızda yaşayan gazilerimize sağlık ve selamet ihsan eylesin. Cümlemizi cennet ve cemaliyle müşerref eylesin, bizlere, evlatlarımıza, tüm kardeşlerimize da onların yolundan gitmeyi nasip eylesin. Ülkemizi her türlü felaket ve musibetlerden muhafaza eylesin. Diyanet İşleri Başkanlığımızın öncülüğünde milletimizin katılımıyla başlatılan  “Şehitlerimiz İçin Kur’an Okuyoruz” kampanyası çerçevesinde bütün şehitlerimizin ruhları için Din Görevlilerimiz, Kur’an Kursu Öğreticilerimiz, Halkımız ve Öğrencilerimiz tarafından okunan  hatmi şerifleri Rabbim kabul eylesin.